2020’li yıllar, insanlık tarihi açısından zor sınamaları içerisinde barındırdı. Küresel çapta Covid-19 salgını ve onun siyasal-ekonomik sonuçları, küresel ısınma, devletler arası savaş, devlet dışı örgütlerin terörü, yabancı/göçmen/İslam karşıtlığı, ticaret savaşları gibi birçok olumsuz gündem adalet, eşitlik, demokratik çoğulculuk, küresel ekonomi, ticaret, barış, değerler ve normları ciddi şekilde aşındırdı.
Küresel ısınma ve sonuçları, dijitalleşme ve yapay zeka konusunun neye evrileceği tartışmaları, insanlığın geleceğini şekillendirmeye adayken Rusya ve Ukrayna savaşının derinleşmesi ve çetrefilleşmesi; buna ek olarak İsrail’in 8.000’i çocuk olmak üzere 20.000’den fazla insanı Gazze’de katletmesi, 100.000’lerce insanı göçe zorlaması küresel siyaseti ve dengeleri büyük oranda sarsmışa benziyor. Bu sarsıntılar etkileşim, hareketlilik, karşılıklı bağımlılık ve kazanç, insani değerler, demokratik kurumlar, hukukun üstünlüğü, kalkınma, onurlu yaşam konusunda dünyanın her bölgesinin eşit pay almasını engellediği gibi küresel adaletsizliği de daha da derinleştiriyor.
Balkanların, küresel düzlemde yaşanan süreçlerin etkisinde olduğu açık. Tarih boyunca medeniyetler ve büyük güçlerin etki alanında olan bölge, hem yerel hem bölgesel hem de küresel sınanmalarla karşı karşıya. Avrupa Birliği süreçleri devlet ve toplumları yorgunluğa itmişken, Rusya ve Çin gibi ülkelerin ikna edici bir gelecek perspektifi ortaya koymaktan çok uzakta oldukları da aşikar. Avrupa Birliği, Balkan halkaları ve devletleri için yine de en önemli tercih olarak öne çıkıyor. Balkan ulus devletlerin devlet ve ulus inşa süreçlerinin tamiri, hukukun inşası ve icra edilebilmesi, ekonomik kalkınma ve büyüme, demokratik kurumların inşası ve hesap verilebilirlik gibi süreçleri AB muktesabatının transfer edilmesiyle gerçekleşebileceği düşünülüyor. Bu durum, AB’nin her türlü soğuk, durgun ve oyalayıcı politikalarına da set çekebiliyor. Sırbistan ve Kosova, Bosna Hersek ve Sırbistan, Kuzey Makedonya ve Bulgaristan arasında yaşanan tarih, kimlik ve sınırlar gibi sorun alanları rahat bir şekilde hem bölge içi hem AB süreçleri hem de küresel devletlerin oyun alanına dönüşebiliyor.
Balkan Çalışmaları Vakfı (BSF) bünyesinde hem Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Merkezimiz (CPESR) hem de Abdülfettah Rauf Araştırmaları Merkezimiz (ARAM), güncel ve geleceğe dair bilgi üretimini esas alarak analizler, raporlar, röportajlar, çeviriler ve perspektifler geliştirmeyi hedef almaktadır. Bu çerçevede “BSF Analizleri” başlığı altında makro düzeyde öncelikle Balkanlara dair siyaset, toplum, ekonomi, eğitim, tarih ve kültür alanları esas alınmaktadır. Diğer yandan, yüksek öğretim, göç, dış politika, siyasal hayat, devlet, Balkanlarda din ve dini gruplar, sekülerleşme ana odak başlıklar olacaktır. Bu konularda uzman ve akademisyen bir kadro ile derinlikli analizlerle toplumun ve resmi kurumların ihtiyaç duyduğu bilgi üretimi gerçekleştirilmeye çalışılacaktır.
BSF Analizleri, Balkanları merkeze alıp küresel sorun ve meydan okumaları da gündeme getirerek konjoktürel, kısmi bakış ve önerilerden ziyade derinlikli ve bütüne dair nitelikli tespitler ve öneriler sunmayı hedeflemektedir. Tarihsel ve güncel bilgi üretimini dengeleyerek geleceği inşa eden perspektifleri önceleyen bir yayın kültürü ve hafızası oluşturacağını umuyorum.